4 Mart 2023 Cumartesi

Emekçi

 

Emekçi

 
 
Ocak 1955’te Maraş’ta doğdu. Asıl adı Ali Haydar Levendiz’dir. Bağlamayı ilk kez babasından dinledi. Küçük yaşlardan itibaren yöresindeki aşıklardan geleneği öğrendi. Önceleri usta malı türküler çalıp söyleyen Emekçi, zamanla kendi şiirlerini türküleştirmeye başladı.
Dönemin politik koşulları nedeniyle meslek lisesinin 2. sınıfına dek okuyabildi.
Özellikle Mahzuni, Meçhuli ve İhsani gibi aşıklardan etkilendi.
İlk kasetini 1973, ilk plağını ise 1975 yılında çıkardı. Bunu izleyen yıllarda kovuşturmaya uğradı ve tutuklandı. Bir süre cezaevinde kaldı.
Mahzuni, Nesimi Çimen, İsmail İpek ve İhsani’yle çeşitli turnelere katılan Emekçi, özellikle politik türküleriyle tanındı. Ancak giderek sevgi ağırlıklı olmak üzere çeşitli konulara yönelerek bu anlamda da birçok örnek verdi.
1980’den beri Almanya’da yaşayan ozan, Kanada’dan Avustralya’ya birçok ülkede konserler verdi. .
Emekçi’nin şiirleri değişik ülkelerde, çeşitli dergi, gazete ve araştırmada yer aldı.
Bugüne dek yaklaşık 20 kaset/CD ve 4 tane 45’lik plak hazırlayan Emekçi’nin, şiirlerinin bir bölümünün topladığı »Özgürlük Mahkumları«(1996) ve destan niteliğindeki »Feryad û İsyan« (1998) adlı kitapları yayımladı.



Halk Şiirinde Emperyalizme Başkaldırı Antolojisinden.


Deniz balığıyım kuşatma beni
Daha nice akvaryumda kalayım
Derinliklerine okyanusların
Dalacağım öleceksem öleyim

Ustasının yurdu denizin dibi
Denizin dibinde yüzer sahibi
Denizlerin sınırı yok yer gibi
Orda ne gurbetim ne de sılayım

Emekçiyim kollarımı bağlardan
Keder bize miras kaldı çağlardan
Korunmak zorlaştı kara ağlardan
Avlansam da avcıları bileyim

Gönüllü Coşkun

 

Gönüllü Coşkun

GÖNÜLLÜ COŞKUN


24 Nisan 1955 tarihinde Yozgat'ın Bayatören köyünde doğdu. Asıl adı Coşkun Gönüllü'dür.
İlkokulu köyünde, ortaöğrenimini Yozgat'ta tamamladı.
Aşıklık geleneğini ve bağlama çalmayı küçük yaşlarda öğrenmeye başladı. Şiiri öğrenmesinde
en önemli yardımı, şair olan babasından gördü. Ayrıca belirli bir ustası bulunmamaktadır.
İlkokul yıllarından beri şiir yazan Gönüllü Coşkun, Hacı Bektaş-ı Veli şenliklerinde 3 yıl
üstüste birincilik ayrıca çeşitli yarışmalarda aldığı birçok ödülü bulunmaktadır.
Liseyi bitirdikten sonra Ankara'ya yerleşen Gönüllü Coşkun burada daha geniş bir aşıklar
çevresine girdi.
Şiirlerinde sevgiden toplumsal sorunlara dek her konuyu yalın ve abartısız bir biçimde
işleyen Gönüllü Coşkun, önümüzdeki dönemde yayımlamak üzere şiirlerinin bir bölümünü
topladığı bir kitap hazırlamaktadır.
Şiirlerinin birçoğu çeşitli araştırmalarda yer aldı ve bazıları bestelendi. Ayrıca şiirlerini kendisi
de bestelemektedir.
 
İFTİRA ETMEZ
 
Zavallı kör cahil bilgisiz softa
Yolumuzu bilse iftira etmez
Hakla hakikatle ilgisiz softa
Ulumuzu bilse iftira etmez
 
İçimizde yanar tütünsüz ocak
Ruhumuz tertemiz kalbimiz sıcak
Bütün insanlara açmışız kucak
Kolumuzu bilse iftira etmez
 
Hak bilip gireli gönül köşküne
El uzatıp yardım ettik düşküne
Nasıl içiyoruz kimin aşkına
Dolumuzu bilse iftira etmez
 
Mazlum güvercinin donunu giyen
Bir tane lokmayı bin canla yiyen
Ele, bele, dile sahip ol diyen
Velimizi bilse iftira etmez
 
Gönüllü Coşkun’um nefretle dolmuş
Zevki bize küfür etmekte bulmuş
Onun sayesinde Müslüman olmuş
Ali’mizi bilse iftira etmez
 
Oku Öğren Yaz
 
Gerçeğe açılan gerçek kapıyı
Görmek istiyorsan oku öğren yaz
Demokratik çağdaş uygar yapıyı
Örmek istiyorsan oku öğren yaz
 
Sakın cehaletin düşme ağına
Çık ilmin en yüksek yüce dağına
Sen de teknoloji bilgi çağına
Ermek istiyorsan oku öğren yaz
 
Tarih kitabından öğrenip dünü
Daha ileriye götür bugünü
Yaptığınla gurur duyup göğsünü
Germek istiyorsan oku öğren yaz
 
Hep söylemek için özgürlük marşı
İstikbalin gökte fetheyle arşı
Her zaman kötüye zalime karşı
Durmak istiyorsan oku öğren yaz
 
Uyma tembel olan yüzü karaya
Çalışan oturur köşke saraya
Uygarlık yolunda en ön sıraya
Girmek istiyorsan oku öğren yaz
 
Kimseyi ayırma göz göre göre
Hepimizin dünya denilen küre
Sen insansın laik olduğun yere
Varmak istiyorsan oku öğren yaz
 
Gönüllü Coşkun'u gel olma üzen
İyiye doğruya güzele özen
Gelecek nesile mutlu bir düzen
Kurmak istiyorsan oku öğren yaz

ADSIZ OZAN (Süleyman Yağız)

 ADSIZ OZAN (Süleyman Yağız)


Gazeteci, yazar, şair, halk bilimcisi. Gaziantep’in İslâhiye ilçesine bağlı Arfalı köyünde, -nüfus kaydına göre-, 1 Ocak 1950 tarihinde doğdu. Anne köyü Arfalı, baba köyü Hanağzı’dır. İlk ve ortaokulu İslâhiye’de okudu. Manisa’da başladığı liseyi Gaziantep’te bitirdi, İstanbul’a geldi. İstanbul Gazetecilik Yüksek Okulu’ndan mezun oldu (1972). İzmir Bornova’da kısa dönem (4 ay) yedek subay askerlik yaptı (1975). Evli ve bir kız çocuk babası.

 1970’te Birlik Sigorta’da iş dünyasına, 1972’de Yeni Ortam  gazetesinde yazı dünyasına adım attı. İşyerinde sendikacılık yaptı, işçi baştemsilcisi oldu. Bu arada İslâhiye ve İstanbul’daki bazı ilkokullar ile Vatan Lisesi’nin orta kısmında öğretmenlik yaptı. 1976-78 yılları arasında İş Bankası’nda çalıştı. Başka işlerde çalışırken de yazarlığını, dışarıdan yazı yazarak sürdürdü.

 1999 seçimlerinde DSP’den İstanbul Milletvekili oldu. Milletvekili ve parti yöneticisi olduğu dönemde DSP adına Güvercin dergisini çıkardı. 2001 kurultayından itibaren başlayan DSP Parti Meclisi üyeliği 2010 kurultayına kadar devam etti. DSP’de ayrıca Genel Sekreter Yardımcılığı ve iki dönem Genel Sekreterlik yaptı. (Hem Bülent Ecevit’in hem de Zeki Sezer’in son genel sekreteridir.) 2007 seçimlerinde CHP-DSP işbirliğinde ikinci kez İstanbul Milletvekili seçilen Süleyman Yağız, dönem sonunda aktif siyaseti bıraktı.

 1976 yılında Halk Ozanları Kültür Derneği İstanbul Merkez Şubesi’ni kurdu ve kapanıncaya kadar da başkanlığını yaptı. Gazeteci, yazar Rıza Zelyut’un öncülüğünü yaptığı Alevilik Bildirgesi’ne imza attı (1989). Türkiye’deki ilk Alevi örgütlenmesi olan ve sonradan adı Alevi-Bektaşi Eğitim ve Kültür Vakfı olarak değişen Semah Kültür Vakfı’nın kurucuları arasında yer aldı (1991).

  Sünni kökenli olmasına karşın, yazılarında Alevilik’le ilgili çalışmalara ağırlık verdi. TBMM’de de Alevilik- Bektaşilik üzerine konuşmalar yaptı. Alevilik’le ilgilenmesinin nedenini, bir kitabında, “Amacım, Alevi- Sünni ayrımını körüklemek değil, tam tersine, kalıcı kardeşliğin daha sağlam temellerde tesisine katkıda bulunmaktır” diye açıklıyor.

 Yeni Ortam’ın yanı sıra Ankara’daki Yenigün gazetesinde Yazarlık, Anadolu Ajansı’nda Muhabirlik ve İstihbarat Şefliği, Ulusal Basın Ajansı’nda Muhabirlik, İstanbul Bölge Müdürlüğü ve Genel Yönetmenlik, Son Havadis’te Haber Müdürlüğü, Tan’da Redaktörlük, Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü, Yazı İşleri Koordinatörlüğü ve Yazarlık, İzmir’deki Yeni Asır gazetesinde Yazı İşleri Müdürlüğü, Sabah’ta Redaktörlük, Editörlük yaptı. 1993 yılında Sabah’tan ayrılırken resmî açıdan emekli oldu. Ancak daha sonra Yeni Günaydın’da yorum ve dizi yazarlığı yaptı. (1993-1994). Yazarlığını, kurucu kadrosunda (1994) görev aldığı Takvim gazetesinde 2002 yılı başlarına kadar sürdürdü. Aynı yıl milletvekili iken gazete yazılarına politik nedenlerle ara vermek zorunda kaldı.

 1970’li yıllardan itibaren Yeni Halkçı, Vatan, Demokrat, Hâkimiyet ve Politika gazeteleri ile Yeni Toplum, Çağ, Saçak, Halkbilimi, Oluşum, Toplum, Sanat Emeği, Yazko Edebiyat, Soyut, Eleştiri ve Üvercinka dergilerinde de yazdı. Aktif siyaseti bıraktıktan sonra yazı ve şiirlerini kendi internet sitesinde ve sanal medyada sürdürdü.

 Şiir ve yazılarında asıl adının yanı sıra; S. Serpil Savcıoğlu, A. İ. Avşaroğlu, Adsız Ozan Avşaroğlu, Seydali Rüzgâr, M. Ali Şirvan, Süleyman Avşaroğlu, Can Cansın, Burhan Demirel, Âşık Duranî ve Selim Yener gibi takma adlar da kullandı.

 

 Eserleri:

 Sevdamın Savaşı: Adsız Ozan Avşaroğlu adıyla (Şiir, 1974), Berçenekli Âşık Mahzunî (1976), Direnen Saz Direnen Söz: Ölçülü-uyaklı devrimci halk şiiri gerçeği (İnceleme, 1977), Yürü Bre Hızır Paşa: Yaşayan halk ozan- ları antolojisi (Şiir, yaşam öyküleri, konuşmalar, 1983), Sürgün Adası: (Masal, 1983), Alevi Aydınları Alevi Dedeleri: (Röportaj ve Anılar1994), Ecevit Hep Haklı Çıktı: Sol, İslâm, Milliyetçilik, Türkiye’nin Geleceği (1997), İşte Bizim Mahzunî (Berçenekli Âşık Mahzunî kitabının genişletilmiş ikinci baskısı, 1999), Ecevit Hep Haklı Çıktı (Aynı adlı kitabının genişletilmiş ikinci baskısı, 2002), Bir Kardeşlik Destanı: Biri Kirvem Biri Musahibim (Şiir, 2005), Terleten Sorular (Önergeler, 2010), Komünizm ve Sol Korkusu: Amerika Jusmat Kontgerilla (Araştırma-İnceleme, 2019) ve Aşk Menem Âşık Menem (Şiir, 2021)

 

——-

 

(*) Hikmet Altınkaynak, Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler Sözlüğü, Doğan Kitap, Ekim 2007, Sayfa 727-728 Hikmet (Altınkaynak’ın kitabının yayımından sonraki gelişmeler de özgeçmişe eklenmiştir.

Ozan Haydar Erdoğan

 

Ozan Haydar Erdoğan

 Ona Gümani Mahlazını Büyük ozanımız Aşık İhsani vermiştir.

Haydar Erdoğan, KÜRECİK`li ... Yani komünist, sosyalist ve ulusalcıların yoğun çıktığı Malatya’nın bir nahiyesinden... 1950’de doğan ozan, liseye giderken ailesiyle Antep’e yerleşti. Burada aldığı curayla müziğe başlayan Haydar Erdoğan, 1965’te Aşık İhsani, Mahzuni ve Şahturna gibi o dönemin en büyük ozanlarıyla tanıştı. Solcu düşüncelerden ve büyük ozanlardan yoğunca etkilendi ve curasıyla, sazıyla kitleler içinde söylediği marşlarla öne çıktı. Aşık İhsani, Haydar Erdoğan’ı şöyle anlatıyor: “Onu Antep’in Düztepe semtinde tanıdım. Ortaçağ kalıntılarına yani yobazlara, soyguncu ve hortumculara karşı kinini bir mavzer gibi kınından çıkarmış savaşıyordu. Sazıyla sözüyle... Gözünü budaktan, sözünü dudaktan sakınmıyordu. Halkı yoksullaştıran, ezen, yok etmeye çalışan iktidarlara karşı tüfek gibi sazını, dom dom kurşunu gibi sözünü sağır kafalarda patlatıyor, gericilere ve soygunculara soluk aldırmıyordu.”

Haydar Erdoğan, gençliğinde etkilendiği ozanlar hakkında şöyle diyor: “En çok üreten ozan Mahsuni’ydi. Ama çizgisi dağınıktı. Bazen sınıfsız toplumu savunuyor, bazen bağnaz Alevi oluyordu. Bazen de Kıbrıs üzerine milliyetçi kesiliyordu. İhsani ise berraktı. Bence Pir Sultan’dan sonra çıkmış en berrak ozan Aşık İhsani’dir.”

Özeleştiri, sitem ve selam

Ozan Haydar Erdoğan, 12 Eylül darbesinden sonra arandığı için gizlendi. 3 yıl Antep ve çevresinde illegal yaşadı. Sonra tutuklandı ve hapis yattı. Türküleri yasaklandı. Şiirleri kovuşturmalara uğradı. Hapisten çıkınca yaka paça alınıp askere götürüldü. Haydar Erdoğan, ne darbe sonrası ne de askerlikten sonra beklenen yanıtı veremedi. Ozan, bunun nedenlerini şöyle sıralıyor:

“Şimdi haykırmazsan sonra geç olur Onurun emeğin varın hiç olur Savaşta güzellik bulmak güç olur Susma be kardeşim barışı haykır

1975-1980 arası çok verimliydim. Böyle eleştirici şiirler yazardım. Darbe etkiledi. Darbeye karşı yoğun olmalıydım ama geri çekildim. İhsani de 12 Eylül’den sonra suskun kaldı. Şunu da paylaşmak istiyorum: 12 Eylül sonrası biraz da unutuldum. Tepki olsun diye biraz geride kaldım.“ Haydar Erdoğan’ın üzüldüğü bir konu ise ozan tarzı sanatçılığın azalması. Ozan, bunu da şöyle dile getiriyor: “İlgi de duyulmuyor. Bazen şarkıların altına ismi bile yazılmıyor ozanların. Bizim o kuşak yavaş yavaş bitti. Genç kuşak, onlara şaşı bakıyor. Şarkılarını değiştiriyor. Üreten, besteleyen ve söyleyenler azaldı.“

Haydar Erdoğan, içki masalarında ozanların şarkılarının söylenmesine de içerliyor ve şöyle diyor: “Darbeden sonra türkübarlar gelişti. Bizim yazdığımız türküler orada dinleniyor. Rakısını içerken dinliyor. Oysa o halde dinleyemezsin. Ünlü biri, ‘Ağabey, türkülerinizi barlara kadar getirdik’ diyerek bir de övündü. Ben de ‘köylü kızının saflığı kalmadı’ diyorum. Türküler bozuluyor. Türketiliyor. Elbet çağ değişiyor ama halk müziği dejenere ediliyor. Eskiyi özlüyorum. Şimdi duygu az, teknik çok. Önce duygu çok, teknik azdı.“

Haydar Erdoğan’ın bugün dünyanın değişik yerlerinde yaşayan ozanlara, eski dostlarına da bir mesajı var: “Haydar’ın yüreği 1973’teki yüreğidir. Onları yüreğimde taşıyorum. Zaman bizi uzaklaştırdı. Ama yüreğimdeler. 1973’teki heyecanı aynen duyuyorum. Onları seviyorum

16 Eylül 2022 Cuma

GAMZELİM

 

Dönmeyince anlamıştım gitmediğini

Ama gitmedin de diyemedim

Gülüşüne toz konduramadığımdan

Yanağında ki gamzeler

Kavgamızdan kalan izdir

Güldüğünde zafere ulaşan.

 

Gül gamzelim

Gülmek bir eylemdir

Kavgamızın saflarında

En ön safta

Sevgi ile barış girsin kol kola

Bahar gelsin zaferimiz ile

Gelincikler halaya dursun

Dağların doruklarında.

 

10.06.2022 - Aktoprak

BİR DAĞ

 

 Bir dağ özlüyorum

Kafamda dolaşan, kayalıkları ile

Yağmurunu seviyorum

İliğime kadar ıslatan

Çam dalları ve meşe palamutları ile

Her adımda ayağımı kanatan

Çakırdikenlerini bile.

Kurdunu, kuşunu

Börtü böceğini

Esen rüzgârını özlüyorum

Ruhumun derinliklerini okşayan.

 

Dursunoğlu Ali

23.07.2022 Aktoprak

Emekçi

  Emekçi     Ocak 1955’te Maraş’ta doğdu. Asıl adı Ali Haydar Levendiz’dir. Bağlamayı ilk kez babasından dinledi. Küçük yaşlardan itibaren y...